EMEKLİYE YOK, KKM HESABI OLANA VAR

    Emekli maaşımı almak için gittiğim bankada ibretlik manzaralarla karşılaştım.

    “Cüzdanı kabarık” diye anılan bazı kimselerin “KKM” (Kur Korumalı Mevduat) hesabına yüklü paralar yatırdıklarını ibretle izledim…

    Memur emeklilerine zam vermeye kıyamayan siyasi iktidar, bankalarda KKM (Kur Korumalı Mevduat) hesabı açtıranlara, bu milletin cebinden TC Merkez Bankası kanalıyla milyarlarca lira “faiz” akıtıyorlar!.  

    TC Merkez Bankası devletimizin hazinesi olup, Müslüman Türk Milletinin diğer bir ifadeyle “Beytülmal”idir!. 

    Asr-ı Saadet’te başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere, hiçbir İslâm halifesi “Beytülmal”i kendi kafasına göre, üstelik faize bulaşarak “çarçur” etmedi.

    Bugün TC Merkez Bankasının kasasından istediği gibi ödeme yapan siyasi yönetim, huzur-u mahşerde bunun hesabını nasıl verecek acaba?!.

    Cenab-ı Allah’ın haram kıldığı “Faiz”i, “KKM” hesabı olanların cebine akıtanlar, “Beytülmal”i haksız yere harcadıkları ve “Faiz” illetine bulaştıkları için asla “Mü’min” olamazlar!.

    Cenab-ı Allah bu zavallıları, bakınız Kur’ân-ı Kerim’de nasıl uyarmaktadır:  

    Bakara Suresi 275.Ayette. “Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır”

    Bakara Suresi 278.Ayette ise: “Ey İnananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız, faizden arta kalmış hesabdan vazgeçin.” Uyarısında bulunulmaktadır.

    ‘Âl’i İmrân Suresi 130.Ayette “Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” Uyarısı ve müjdesi bir arada verilmektedir.

    Değerli okurlarım!

    Beni en çok üzen konu, dünyanın gözü önünde meydana gelen bu “hukuksuzluklar ve zulüm” karşısında bizim din adamlarımızın, Peygamber Efendimizin “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır!” buyurduğu gibi, içine düştükleri acziyettir!.

    Sayın hoca efendiler! Sizin aslî göreviniz nedir söyler misiniz Allahaşkına?!

    Siyasilerin yaptığı açılış törenlerinde onlarla birlikte kurdele kesmek mi?!

    Yoksa, onlarla birlikte “cenaze namaz”ında aynı safta objektiflere poz vermek mi?!

    Unutmayalım ki “Mizan”ın kurulacağı gün, hepimizin vereceği bir hesabı olsa gerek!.

    Ne okuduğumuz okullar ve kutsal kitabımız Kur’ân’ı hatmetmemiz, ne kıldığımız namazlar, ne “Hac”ve “Umre” farizasını yapmakla; mazlumların zulme uğramasına seyirci kalıyor olmamız ve “zalimlere meyletmemiz” (Hud Suresi/119.ayet) bizleri ateşe girmekten kurtaramayacaktır!. 

    TC Devletinin “Beytülmal”inin “hovardaca” harcanmasından nasibini alan bir kuruluş da Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. DİB bütçesi, Türkiye’deki 7 bakanlığın bütçesinden fazlaymış...   

    Bu kadar büyük bir bütçeye sahip olmasına rağmen, kutsal alanlarımızın bakım ve onarımı cami cemaatinin insafına terk edilmiştir! Ama, DİB’nın Ankara’daki “saray yavrusu” binası ve il Müftülükleri hizmet binaları “hatırı sayılır” konfora sahip maalesef..

    DİB ve ona bağlı kurumların “itibar uğruna” şatafatlı yaşaması yadırganmamalı. Birilerine “biat” etmenin elbette bir bedeli olmalıdır değil mi?!…